16 Mayıs 2017

,

Kör - Rachel Dewoskin | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Kör
Orijinal Adı: Blind
Yazar: Rachel Dewoskin
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 416
Goodreads Puanı: 3,52/5
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa;
DÜNYAN KARARDIĞINDA NE GÖRÜRSÜN? 
Emma Sasha Silver korkunç bir kazada görme yetisini kaybedince, yolda karşıdan karşıya geçmekten kız kardeşlerini tanımaya kadar renkleri gözünde canlandırarak her şeyi en başından öğrenmek zorunda kalır. Yedi kardeşten biri olan Emma, görünmez çocuk olmaya alışmışken herkesin bakışlarını üzerinde hissetmeye başlar. Liseye devam edip hem eski arkadaşlarıyla arasını düzeltmeye hem de önceki hayatına dönmeye çalışırken, intihar eden bir sınıf arkadaşının cesedi bulunur. On beş yaşında ve artık kör bir kız olan Emma, hayatın yaşamaya değip değmediğini anlamak için arkadaşının başına gelenleri çözmek zorundadır. 
 
Kör, bir genç kızın dünyada kendine yer edinme çabasını anlatan güçlü ve dokunaklı bir roman. 
Konusunu okumadan sadece ismiyle ve sırtındaki anlamlı kabartının güzelliğini gördüğümde bir an önce elime geçse de okusam diyordum. Bunun nedeni de henüz kör birinin ağzından ya da kör biri hakkında tüm kitabı kapsayacak kadar geniş bir roman okumadığım içindi. Kitap baştan sona mükemmeldi. Gerçekten son yüz sayfaya geçmemle birlikte keşke hiç bitmese dedim çünkü Emma'nın hayatı benim için o kadar değerliydi ki günden güne neler yaptığını, ileride onu neler beklediğini bıkmadan okusam yine doyamazdım. Kitabın başlangıcıyla umut denen şeyin kelimelerle bile cümle içinde kullanılmadığını anlayacak kadar yoğun bir kitap olduğunu anlıyorsunuz çünkü Emma'nın körlüğü bir süre sonra geçme ihtimali taşıyan türden değil ne yazık ki. Tabii ki bu bilgiyle bir sarsılmadım değil. Yani anlayacağınız üzere kitap pembe hayallerle bezeli değil kesinlikle. Emma'nın dünyasında her şey hissedilerek, kulak patlatarak, elle dokunarak anlam kazanıyor. Böyle olunca da gözleri görmeyen bir kızın etrafında dönenleri anlaması için her şeyi en ince detayına kadar kavramaya çalışması gerekiyor. Böylece Emma'nın ağzından okuduğumuz bu kitap çok fazla detay içeriyor. Herhangi bir düşünceye paragraflarca değiniyor ya da yaptığı bir eylemin içeriğini bize uzun uzun anlatıyor. İlk başlarda bu durumdan biraz sıkılıp darlansam da daha sonrasında onun bu detaylı anlatımına fazlasıyla alıştım ve mantık yükleyerek çok daha sevmeye başladım. Kitabın ana konusuysa Emma'nın hayata tutunmaya çalışmasından ziyade intihar eden sınıf arkadaşının ölümünün ardından kör olduğu halde hayata devam etmesi için elinde olanları ve yaşamanın buna değip değmeyeceğinin cevabını arıyor. Sayfalar devam ettikçe onun çaresizliğini çok derinlerde hissediyorsunuz. Yapamadıklarını, yapamayacaklarını aklından geçirdikçe istemsizce alnım kırışıp suratıma hüzünlü bir tablo oturdu. Kitabın ilk yarısının ardından Emma'nın babasıyla olan hastane ziyaretinde tanıştığı Annabelle ile geçen konuşmalarını boğazım düğüm düğüm okudum. Annabelle hakkında kitapta yazılanlarla ağla ağla doyamadım. Beni böyle bir anda gözyaşlarına boğdu. Yaşananların kurgudan ziyade gerçek olabilme ihtimalinin ağırlığıyla ezilip kaldım. Kitap boyunca Emma'nın kalabalık ailesini ve Logan ile arkadaş ilişkisini de uzun uzun okuyoruz. Ayrıca Emma'nın yaşama tutunmak için başarmaya çalıştıkları, kendini hem içe kapatıp hem de insanlarla bir araya gelmek için uğraşması çok güzeldi. Kitaba karşı içim dolu dolu hislerle kaplı. Duygusal anlamda ağır empati içeren bir romandı ve çok ama çok güzeldi. Kesinlikle ama kesinlikle okumanızı öneririm.

0 yorum:

Yorum Gönder