24 Kasım 2016

,

Sabah Yıldızı - Pierce Brown | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Sabah Yıldızı
Orijinal Adı: Morning Star (Red Rising #3)
Yazar: Pierce Brown
Sayfa Sayısı: 552
Goodreads Puanı: 4.5/5
Arka Sayfa;
Darrow huzur içinde yaşayabilecekken düşmanları ona savaş getirmiştir. Altın yöneticiler karısını asmış, halkını köleleştirmiştir. Darrow ise karşı koymaya kararlıdır ve Altınların arasına sızmak için her şeyini riske atmıştır. Toplum’un en güçlü savaşçılarını yenip rütbesini yükseltmiştir. Ancak hiyerarşiyi içeriden çökertecek devrime adım adım yaklaşırken aniden sırtından vurulmuştur.
Tüm hayatının birikmiş öfkesine ihanetin acısı eklenmişken karanlığa kapılmamaya çalışan, bu süreçte Altın dostlarına sadakati ve özgürlük arzusu arasında hırpalanan Darrow, Güneş Sistemi’nin kaderi omuzlarındayken her zamankinden daha savunmasızdır. Onun gerçek kimliğini bilen eski müttefikleri, sadakatlerini koruyacak mıdır? Altınlara karşı ayaklanması başarıya ulaşabilecek midir? Darrow başlattığı iç savaşı mutlak zafere taşımaya çabalarken Altın tiranlara karşı direnen milyonlarca insanın hayatını değiştirecek seçimler yapacaktır.
 
Evet, bitti. Tek kelimeyle muazzamdı. Öyle çok buruk da değilim ama seri her kitapla distopya havasıyla devrelerimizi yakıp, bir sürü karakteriyle hafızamızı zorlamaya devam etseydi de tadına doyulmazdı. Kızıl Yükseliş benim okuduğum ilk gerçek distopya kitabıydı. Mükemmel kurgusu, satırlarla okuyucuyu içine çeken olgun karakterleri, ufacık bir aşk için havada zıplamanızı sağlayan o heyecanı ve ihanet, intikam, dostluk öğelerini dibine kadar bana geçiren, asla unutamayacağım bir seriydi. Her ihanetle kalbime bir bıçak saplanırken, bir yandan da delice bir umutla o kişinin yine de iyi tarafa geçmesini bekledim. Çünkü Darrow hep böyleydi. Karşındaki ona ne kötülük yaparsa yapsın, bir evet demesiyle tüm kalkanını yıkıp, o kişinin onaylaması için hayatını riske atacak kadar dostluğa önem veren harika bir karakterdi. İlk iki kitapta baya ağlamıştım.

"Sen ve ben karanlıkta ışığın ortaya çıkmasını bekletip duruyoruz. Oyda çıktı bile. O bizim, evlat. Arızalı, çatlak, aptal olsak da, ışık biziz ve yayılıyoruz."

Kızıl Yükseliş serisi distopya konusunda eşi zor bulanacak kadar kalitede olabilir ama asıl yazarın kalemindeki o dram kokusuna aşığım. Üçüncü kitapta da defalarca kez öfkeden gözlerimi doldurup, şaşkınlıkla ağzımı açık bırakmayı başardı. Seriye dönüp baktığımda ciddi anlamda okuduğum en dolu dolu, entrikayla bezenmiş, asla olayların sonu gelmeyen, sıkıcı demek için boş gözlerle okunduğunu düşündürecek kadar çok güzeldi. Her kitabını ayrı sevdim ve tahmin edildiği gibi üçüncü kitap baştan sona okuyucuyu oradan buraya savuran bir zekayla yazılmıştı. Bu kadar detaylı, bu kadar karmaşık, bu kadar mantıklı bir kurguyu nasıl bir hayal gücü meydana getirmiş hayret ediyorum. İsimlerini ve renklerini aklımda tutmakta zorlandığım kalabalık aileyi çok özleyeceğim. Üçüncü kitapta enstitüdeki ilk günlerin mevzu bahis geçmesi beni özleme boğdu. Darrow'un ilk altına döndüğü zamanlarda etrafındaki insanlarla ilişkileri, zorla kurduğu dostluklar, ufaktan göz kırpan bir aşk ve elbette uğradığı ihanetler akılda kazanılacak türdendi. Kaliteli olmasının yanında kesinlikle gerçekçi olması en çok takdir ettiğim kısmıydı çünkü hiçbir zafer kolay kazanılmamalı ve yazar ısrarla bu zaferin acımasızca taraflarını da bize tattırdı.
Asla hiçbir şeyi hop diye gerçekleştirmeyip, gözlerimizin dolmasını, sürünmemizi ve her an hangi karaktere veda edebiliriz cümlesiyle kitabı sıka sıka sarılarak okumamızı sağladı. Kitabın sonu için övgü niteliğinde kelime bulamıyorum çünkü anlatamayacağım kadar aklıma getirdikçe üst üste gülümsememesi sağlayacak türdendi. Darrow'un edindiği tüm dostları özleyeceğim ama Cassius her zaman gözümde bir farklıydı. Yollarını ayırdıkları günden beri aralarında en ufak bir sempati için kıvranıyordum. Romantik Eo'yu da çok seviyordum ama Kısrak'ı da ayrı sevdim tüm seri boyunca. Darrow ise her zaman kitabı övmemi sağlayacak tek unsur bile olabilir. Hedefleri, karakteri, olgunluğu, samimiyeti bile seriyi unutmaya başladığımda tekrar aynı heyecanla okumamı sağlayacak kadar mükemmel bir karakterdi. Kesinlikle distopya dendiği zaman aklıma ilk gelen seri olmaya ısrarla devam edecek. Henüz başlamadıysanız ilk kitabını bir an önce alıp, bu girdaba girmek için nefesinizi tutmaya hazır olun derim.

2 yorum:

  1. Son kısım çok iyi değil miydi? Son 60 sayfa nasıl bitti bilemedim. :) Bende yazısını yazdım bakmak istersiniz belki :))

    YanıtlaSil
  2. bence de harikaydı ama sabah yıldızında kısrak ın hükümdar olmasından hemen sonra çakalın asılma bölümüne geçilmesi canımı çok sıktı bir de seri boyunca savaşlardan sonra hemen bir iki hafta ilerden alınması yime beni rahatsız etti savaş yaralarının kapanışını fln görmek çok isterdim.
    SPOLIER





    darrow un elinin kesildiği sahne çok yüreğime dokundu ve sevro uyandıktan sonra "elin nerede ,elin yok lan" dedigi sahnede gülmekten yarıldım

    YanıtlaSil