19 Eylül 2016

,

Çi - Azra Kohen | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Çi
Yazar: Azra Kohen
Sayfa Sayısı: 320
Yayınevi: Destek
Puanım: 2,5/5
Arka Sayfa;
Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekâyla dizayn edilmiştir. Yapman gerekeni yapamıyorsan, olamıyorsan, doğamıyorsan hayat çok acıtır, anlaman için hırpalar, yorar. Seni sen yapabilmek için ne gerekirse yapmaya hazırdır.
Asla rahat bırakılmazsın.
Öylesine, anlamsız varolmazsın.
Mutluluğa saklanamazsın.
Öyleyse acına sahip çıkmalısın!
Çünkü acı, bilginin bedene inmesidir.
Bilgiyi bedene indirmeli, olman gereken şeye dönüşmelisin.
Bu kitap ‘kendine gelmek’ için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur.
Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler, harakete geçmek için işaret bekleyenler, umursamayanlara karşı umursayanlar, hissedemeyenlere karşı hissedenler adına ve kendi tekamülünde kaybolmuşlar için yazılmış, dengeye adanmıştır.
Hayat harekete geçen herkesi varması gereken yere götürür.

Serinin ikinci kitabından baya umutluydum çünkü ilke göre bu kitapla beraber karakterleri daha derin tanıyacağıma emindim ve öyle de oldu. Öncelikle seriye dair en ufak bir fikri olmayanlar için ufak spoiler sayılabilir yorumum. Can Manay karakterini ilk kitaptan sonra yazarın onunla ilgili bize daha çok bilgi vermesine bağlı olarak kendisini sevebileceğimi söylemiştim ama bu kitap ondan tiksinmemi sağladı. Seriyi belki de hiçbir şekilde klişe bulmuyor olabilirsiniz ama üzgünüm, hiç tahmin etmediğim klişe satırlarla karşılaştım. Açık konuşup hislerimi dökmem gerekirse; genç yetişkin aşk romanlarında erkek karakter bir kıza tutulur ve onu hayatında hiç tatmadığı bir tutkuyla sever, korur fakat Can Manay bunu psikopat derece sahiplenerek yaptığı için kendisinden tiksinmemek mümkün değil. Hayattaki aşk anlayışı sadece cinsellik olan iğrenç bir karakterdi. Duru'ya manyak derecede şefkat göstermeyi hedeflediği halde onunla cinsellik haricinde geçirdiği en ufak bir anı bile yoktu. Bu durum beni o kadar sıktı, boğdu ki.. Kitaptaki diğer karakterler konusunda da iki katı merakla okumamı sağlayan bölümlerle doluydu. Aslında bu kitabı baştan aşağı heyecan yapan ve elimden bırakmadan okumamı sağlayan Duru ve Can ilişkisiydi. Görkem ve Ada arasında geçenleri büyük merakla okudum kitap boyunca, tabi bir şey geçti demeye bin şahit lazım. Ama beni en çok heyecana sokan satırlar Özge ve Sadık arasında bir şey olmasını beklemekti. Özge oldukça garip bir karakter olduğu için gerçekten bir erkeğe tam anlamıyla aşık olabilecek mi büyük merak konusu. Bilge karakteri bu kitapla beraber yine kendini sevdirmeye devam etti. Bu kitapta beni asıl şaşırtan ilk kitapta bir türlü ısınamadığım Deniz karakterini özlemem oldu. Bu ayrılığın ardından Duru'nun da bir şeylerin farkına varmasıyla beraber bir an önce hikayeye geri dönmesini bekliyorum. İlk kitapta tanrısal kavramlar geçiyor demiştim.


"Hayat sadece bir an. Ya efendisi olursun ya da kölesi."

Ama bu kitapta geçen "aracıya ihtiyaç yoktur" cümlesi beni en çok rahatsız eden satırlardı. Siyaseti falan geçelim, istediği şekilde dünya görüşünü dile getirebilir ama dini bakımdan ince bir çizgiye girdiği için yazarın kaleminden bu cümleler şaşkınlığa uğramamı sağladı ana islamiyetle ilgili eleştiri içerikli bazı mantıklı satırlar yoktu da diyemem. Aslında bu satırlar beni rahatsız etse de sonuçta sadece bir karakter sayesinde bize aktarıldığı için yazara eleştiride bulunmak ne kadar mantıklı bilemiyorum. Zaten kısa bir kitaptı ama yine de dolu dolu olsa da okumaktan zevke alamadım. İlk kitaba göre daha büyük merakla okusam da beni daha çok rahatsız eden kısımlarla doluydu. Kitapta kimin kime kayacağı belli değil, o yüzden üçüncü kitap neler getirecek tahmin edemiyorum. Sonuç olarak sanmıyorum bu seriyi çok sevebileceğimi. Bakalım son kitapta neler düşüneceğim..

0 yorum:

Yorum Gönder